Curve’dan Yeni Teklif: CRV Artık Gelir Odaklı Olabilir
Curve Finance kurucusu Michael Egorov, CRV yönetişim token’ının işlevini yeniden tanımlamayı amaçlayan yeni bir teklifi topluluğa sundu. “Yield Basis” adını taşıyan bu sistem, CRV sahiplerine token’larını kilitleyerek veCRV yönetişim hakları karşılığında daha doğrudan ve sürdürülebilir getiri elde etme imkânı sunmayı hedefliyor.
Teklif, Curve DAO yönetişim forumunda yayımlandı ve topluluk oylaması 24 Eylül tarihine kadar devam edecek.
Emisyon Olmadan Getiri: Yeni Model Nasıl İşliyor?
Önceki modeller büyük ölçüde token emisyonları ve airdrop’lara dayanırken, Yield Basis, getirileri doğrudan Bitcoin odaklı likidite havuzlarından CRV sahiplerine aktarmayı amaçlıyor.
Başlangıç olarak Curve, teminatlandırılmış stablecoin’i olan crvUSD’den 60 milyon dolar değerinde basmayı planlıyor. Bu sermaye, üç farklı Bitcoin havuzuna — WBTC, cbBTC ve tBTC — eşit olarak dağıtılacak ve her biri 10 milyon dolar ile sınırlandırılacak. Yield Basis token’larının %25’i Curve ekosistemine, getirilerin ise %35 ila %65’i arasında bir kısmı veCRV sahiplerine dağıtılacak.

Bu sistem, otomatik piyasa yapıcıların kısa vadeli kayıplarına maruz kalmadan Bitcoin likiditesine odaklanarak, kurumsal yatırımcılar ve profesyonel trader’lar için daha cazip bir yapı sunmayı amaçlıyor.
Teklifin Zamanlaması Ne Anlama Geliyor?
Bu teklif, Curve’un tokenomik yapısını yeniden değerlendirdiği kritik bir dönemde geldi. 2024 yılında, Egorov’un yüksek kaldıraçla aldığı CRV pozisyonlarının tasfiyesi, protokole 10 milyon dolarlık kötü borç ve 140 milyon dolardan fazla zarar getirmişti. Aralık ayında ise piyasadaki ani düşüş sonrası yaklaşık 900 bin dolarlık CRV pozisyonu daha tasfiye edildi.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen Curve, hâlâ DeFi ekosistemindeki en büyük stabilcoin likidite merkezlerinden biri olmaya devam ediyor.
Yield Basis modelinin hayata geçmesi durumunda CRV, yalnızca bir yönetişim aracı olmaktan çıkarak, getiri odaklı bir varlığa dönüşebilir. Bu da Curve’un enflasyonist ödüllere olan bağımlılığını azaltarak, protokolün uzun vadeli sürdürülebilirliğini güçlendirebilir.
