Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’nın kaleminden çıkan tek bir imza, 2025 yılının jeopolitik ve finansal kaderini yeniden yazdı. Bu imza, Binance’in eski lideri Changpeng Zhao’ya (CZ) özgürlüğünü geri veriyordu. Medya manşetleri bunu Amerika’nın dijital varlıklar yarışındaki pragmatik bir hamlesi ya da “kripto seçmenine bir teşekkür” olarak yorumladı. Oysa satır aralarını okuyanlar için durum çok daha derindi: Bu, 17 yıl önce başlayan o büyük satranç oyununda beklenen nihai ‘Şah-Mat’ hamlesiydi.
Bu olay, internetin karanlık köşelerine itilmiş o cüretkar hipotezi yeniden ateşledi. Bu teori, Donald J. Trump ile Bitcoin’in gölge yaratıcısı Satoshi Nakamoto arasında doğrudan, kimliksel ve kadersel bir bağ olduğunu fısıldıyor. Belki de Trump’ın kripto dünyasına olan son “dönüşü”, yeni bir teknolojinin benimsenmesi değil; çeyrek asır önce bizzat temellerini attığı bir mirasın eve dönüşüdür.
Gelin, bu radikal ihtimalin izini sürmek için takvim yapraklarını 2008’in o kaotik sonbaharına geri çevirelim.
Öne Çıkan Haber Başlıkları
1. 2008 Eşzamanlılığı
Tarihsel kayıtlar yalan söylemez. 2008’de küresel finans sistemi donmuş, kredi muslukları kapanmış ve gayrimenkul imparatorlukları varoluşsal bir tehditle karşı karşıya kalmıştı.
Satoshi Nakamoto, 31 Ekim 2008’de “merkez bankalarına ve güvene dayalı üçüncü taraflara” savaş açan Bitcoin teknik incelemesini (whitepaper) yayınladı. Felsefesi netti: Don’t Trust, Verify (Güvenme, Doğrula).
Tam 4 gün sonra, 4 Kasım 2008’de Donald Trump, Chicago’daki gökdeleni için Deutsche Bank’a olan 334 milyon dolarlık borcunu ödememek adına hukuki bir kartı masaya vuruyordu: “Mücbir Sebep” (Force Majeure). Mahkemede bankaları “krizi yaratan kundakçılar” olarak nitelendiriyor, borçlu değil mağdur olduğunu haykırıyordu. Trump’ın mahkeme salonunda savaştığı “güvenilmez bankalar” ile Satoshi’nin kodlara gömerek savaştığı “merkezi otoriteler”, zaman ve mekan düzleminde ürkütücü bir senkronizasyon içindeydi. Biri hukuki, diğeri dijital bir isyandı; ancak düşman ortaktı.
2. “The Times” Manşeti
Bu teoriyi bir zamanlama tesadüfü olmaktan çıkaran detaylar ise coğrafyada gizlidir. Bitcoin’in ilk bloğuna (Genesis Block) kazınan o meşhur “The Times 03/Jan/2009 Chancellor on brink of second bailout for banks” manşeti, yıllarca Satoshi’nin İngiltere’de yaşadığına dair bir kanıt olarak sunuldu.
Ancak, o dönemde New Yorklu bir emlak kralının bununla ne ilgisi olabilirdi? Cevap: Golf.
2008 ve 2009 yılları, Trump’ın İskoçya’nın Aberdeen kentindeki devasa golf sahası yatırımları için İngiltere ile yatıp kalktığı, yerel bürokrasiyle savaştığı yıllardı. Annesi İskoç kökenli olan Trump için, İngiliz bankacılık krizini takip etmek ve sabah kahvaltısında The Times okumak sıradan bir rutindi.
Dahası, Satoshi’nin kullandığı kusursuz İngiliz İngilizcesi ve akademik dil (“neighbour”, “colour” gibi kullanımlar), Trump’ın halka açık konuşma tarzıyla çelişse de, Trump Organizasyonu’nun işleyişiyle birebir örtüşüyordu. Trump, kitaplarını yazarken her zaman İngiliz edebiyatı kökenli hayalet yazarlar kullanır. Tıpkı iş dünyasındaki dağınık fikirlerinin profesyonel yazarlarca parlatılması gibi, “bankasız para” vizyonu da teknik bir “hayalet ekip” tarafından akademik bir dille kodlanmış olabilir. Trump binanın mimarı ve finansörüydü; tuğlaları döşeyen ise başkalarıydı.
3. “Gizli Bilim” Mirası
Peki Trump kod yazabilir mi? Elbette hayır. Ancak Trump’ın aile mirasında teknik bir deha yatar: Amcası John G. Trump.
MIT profesörü olan amcası, Nikola Tesla öldüğünde FBI tarafından Tesla’nın notlarını incelemesi için görevlendirilen dahi bir fizikçiydi. Trump, sık sık amcasının “iyi genlerinden” bahseder. Eğer Trump, merkeziyetsiz bir para birimi hayal ettiyse, bunu hayata geçirecek kriptografları (belki de amcasının eski akademik bağlantıları üzerinden) finanse etmiş olması, bir gayrimenkul projesi yönetmekten farksızdır.
4. John Barron’dan Satoshi’ye
Kimlik oyunları söz konusu olduğunda Trump’ın sicili kabarıktır. 1980’lerde basını manipüle etmek için “John Barron” takma adını kullanarak kendi halkla ilişkiler uzmanı kılığına giren bir adamdan bahsediyoruz. “Barron” ismi onun için gücü ve gizemi temsil ediyordu; nihayetinde en küçük oğluna da bu ismi verdi.
2008’de “John Barron” maskesi rafa kalkarken, dijital dünyada “Satoshi Nakamoto” maskesinin ortaya çıkması manidar bir nöbet değişimidir. Bugün, 2025’te fiziksel Barron Trump’ın “Web3 Büyükelçisi” olarak babasının yanında yer alması ve World Liberty Financial projesini yönetmesi, bu mirasın babadan oğula geçtiği bir döngüyü tamamlıyor gibidir. “Satoshi”, belki de Trump’ın o dönemde henüz bebek olan oğlu Barron için geleceğe bıraktığı, isimsiz ve gizemli bir emanetçiydi.
5. Açıklanamayan Nakit Harcamaları
Finansal ayak izleri de bu gizemi derinleştirmektedir. 2008 krizinden büyük yaralarla çıkan ve bankalar tarafından dışlanan Trump, 2014 yılında şaşırtıcı bir şekilde İskoçya ve diğer mülkleri için yüz milyonlarca dolar nakit harcamaya başladı. Gazetecilerin “Bu parayı nereden buluyorsunuz?” soruları o dönemde cevapsız kaldı veya “Rusya” dedikodularıyla geçiştirildi.
Ancak bu “nakit bolluğu” dönemi, tam da Bitcoin’in ilk büyük fiyat patlamasını yaşadığı yıllara denk gelmektedir. Eğer Trump, projenin finansörü olarak erken dönem Bitcoin stoklarına sahipse, bu gizli servet, onun bankacılık sistemine ihtiyaç duymadan kendi likiditesini yarattığı anlamına gelir. Bitcoin, Rus oligarklarının veya şaibeli kredilerin değil, bizzat kendi yarattığı dijital madenin meyvesiydi.
6. Biden’ın Talimatındaki 2023 Operasyonu
Bu büyük oyunun sadece Trump tarafından oynandığını düşünmek saflık olurdu. Biden yönetimi ve küresel finansal statüko, yaklaşan tehlikenin farkındaydı. Trump’ın 2024’te yeniden iktidara gelme ihtimali belirdiğinde, demokratlar ve yerleşik düzen, Trump’ın “gölge finansal altyapısını” çökertmek için harekete geçti.
Hedef tahtasına konan isim Trump değil, onun en büyük hazinedarı ve operasyonel gücü olduğu iddia edilen Changpeng Zhao (CZ) idi. 2023 yılında Biden Adalet Bakanlığı (DOJ), Binance ve CZ’ye karşı eşi benzeri görülmemiş bir hukuki saldırı başlattı. Kara para aklama ve yaptırım ihlalleri gerekçe gösterilerek, 21 Kasım 2023’te CZ istifaya zorlandı ve Binance’e 4,3 milyar dolarlık rekor bir ceza kesildi.
Bu, basit bir düzenleyici işlem değildi; bu, Kral (Trump) dönmeden önce Kale’yi (Binance) düşürmek ve Vezir’i (CZ) esir almak için yapılmış cerrahi bir operasyondu. Biden yönetimi, Trump’ın kampanya finansmanında veya gelecekteki ekonomik modelinde kriptonun oynayacağı rolü biliyordu. CZ’nin hapse atılması ve piyasadan uzaklaştırılması, Trump’ı “Satoshi” mirasından koparmak için atılan son çaresiz adımdı. Ancak hesaplayamadıkları şey, Trump’ın geri dönüşünün hızı ve “Mücbir Sebep” kartını yeniden, bu kez başkanlık affı yetkisiyle masaya vuracak olmasıydı.
2025’e gelindiğinde, World Liberty Financial’ın lansmanı ve CZ’nin affedilmesi, artık gizli kalan bir projenin devletleşme sürecini işaret etmektedir. Trump, 2008’de sistemi yıkmak veya baypas etmek için tasarlattığı teknolojiyi, 2025’te sistemi yönetmek için kullanmaktadır.
CZ’nin affı, bir suçlunun bağışlanması değil, kralın sadık şövalyesini ve “kahinini” göreve çağırmasıdır. Bir zamanlar “Bitcoin dolandırıcılıktır” diyerek hedef şaşırtan Trump, şimdi Amerikan finansal hegemonyasını blockchain üzerine inşa ediyor.
Görünen o ki, Satoshi maskesini çıkardı ve Beyaz Saray’a oturdu. Ve belki de hepimiz, çeyrek asırdır devam eden devasa bir “Trump Show”un içindeki dijital figüranlarız.








